Fiba Holding Başkanı Özyeğin, Gima’daki günlerinde nasıl domates sattıklarını anlattı.
Capital Dergisi Yayın Direktörü Rauf Ateş, ‘Şirket Doktoru’ köşesinde Hüsnü Özyeğin’in Kayseri’de yaptığı konuşmasından aldığı notları yazdı.
KÜÇÜK BİR KATTAN BİR MARKA NASIL YARATTI?
Geçen ay içinde Anadolu Markaları kapsamında Kayseri’de iş dünyasıyla buluştuk. Etkinliğin ana konuşmacısı Fiba Holding’in başkanı Hüsnü Özyeğin’di…
Hüsnü Bey’i sunarken, “Bir deneyim denizi gibidir. Kabul etse her ay söyleşi yapar, her fırsatta konferansa davet ederdim” demiştim. Gerçekten de öyledir. Her konuşmasından yeni şeyler öğrenir, notlar alırım. Kayseri’de de öyle oldu ve Finansbank’ı kurduğu yıllara yönelik deneyimini ve marka yaratma stratejisini paylaştı. Aldığım notlar şöyle:
– “Finansbank’ı kurarken biraz “ürkek” davrandım Bankayı kurduğumda bir bina bile kiralamadım, tıpkı Kayserili gibi davrandım. Mevduat toplamayı düşünmüyor, yurt dışından bana güvenen muhabirlerden fon alıp yatırımcılara vermeyi düşünüyordum. Bir binanın bir katını kiraladım. Hatta o günlerde gazeteci-yazar Meral Tamer bir yazı yazdı, ‘Ben Hüsnü Özyeğin’in açtığı bankaya gittim. Yapı Kredi’deki, Pamukbank’taki o şaşalı hava hiç yok. Aslında açtığı banka, bankaya da benzemiyor’ dedi.
– Biz orada ne yaptık? Önce bir kurumsal banka kurduk. O aşamada bir marka olmaya gerek yoktu. Çünkü, piyasa bize güveniyordu. Önemli iş prensiplerimizin olduğunu biliyorlardı.
1980’de kurduk bankayı, 1990’a kadar 4 şubeyle yolumuza devam ettik. Zaten sermayemiz de yoktu. Kazandığımızı hep içeride bırakarak yolumuza devam ettik. Bankanın yıllık büyümesi yüzde 25-30 düzeyindeydi.
– 1994’de gördük ki büyük bankalar, küçük bankalara kredi vermiyor. Yolumuza böyle gidemeyeceğimize karar verdik. O zaman şube açmaya başladık ve mevduat toplamaya girdik. O zaman markalaşmamız gerektiğini gördük. İlk markamız da Galaxy Card oldu. Galaxy, marka olma konusunda benim önem verdiğim özelliklere sahipti.
Birinci özelliği, o tipteki ilk karttı. Hem Visa hem de “taksit kart” özelliği taşıyordu. İnovatif bir karttı. Böyle olunca da reklamla kolaylıkla satabiliyorduk. Biz de reklama çok yüklendik.
– O dönemde Gima market zinciri bizimdi. Türkiye’de ilk defa gıda ürünlerinde takside başladık. Bizim derdimiz domates satmak değildi ama ‘Domatesi taksitle alabilirsiniz” diye reklam yaptık. Bu şekilde hem Gima hareketlendi hem de biz kart sattık. Markalaşma ancak böyle müşteriyle ona sunduğumuz hizmet ve fark yaratmayla oluyor.”
POST A COMMENT.