Göbeklitepe ekmeği gerçek mi?

12.000 yıl önce, yani tarımın henüz yeni yeni başladığı dönemlerde, ekmek bizim bugün bildiğimiz haliyle değildi. Ancak, insanların tahılları öğütüp suyla karıştırarak yedikleri, basit bir hamur şeklindeki ilk ekmeklerin ortaya çıktığı düşünülüyor.

Göbeklitepe’nin gün yüzüne çıkarmasıyla birlikte, insanlık tarihinin ve medeniyetlerin kökenleri hakkında bildiklerimizi baştan yazmak zorunda kaldık. Şimdi ise, bu antik tapınak kompleksinin hemen yanı başında yapılan bir keşif, beslenme alışkanlıklarımız ve ekmekle olan ilişkimiz hakkında yepyeni bir pencere açıyor.

Türk Hava Yolları’nın yaptığı açıklamaya göre, Göbeklitepe’de yetiştirilen buğdaydan yapılan ve “dünyanın ilk ekmeği” olarak nitelendirilen bir reçeteyle üretilen ekmek, 22 Eylül’de New York uçuşunda yolculara ikram edilecek. Bu, hem arkeoloji hem de gastronomi dünyası için büyük bir heyecan kaynağı oldu.

Ancak, bu kadar önemli bir keşfin etrafında bir gizem de yaratılmış durumda. Ekmeğin fotoğrafı henüz yayınlanmadı ve ekmekle ilgili bilgilerin ve görsellerin basına sızmaması için THY İkram Başkanlığı tarafından sıkı bir gizlilik kuralı getirildi. Bu durum, hem merak uyandırıyor hem de keşfin önemini daha da artırıyor.

THY’nin duyurusundan sonra cevap bekleyen sorular elbette ilerleyen tarihlerde netlik kazanacak.  Konu hakkında merak edilen soruları şöyle sıralayabiliriz:

  • Göbeklitepe’de bulunan buğdayın diğer buğday türlerinden farkı nedir?
  • Ekmeğin üretim sürecinde hangi geleneksel yöntemler kullanıldı?
  • Bu keşif, ekmek yapım teknikleri ve beslenme alışkanlıklarımız üzerinde nasıl bir etki yaratabilir?
  • Ekmeğin geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
  • Bahse konu ekmeğin hammaddesi olan ‘buğday’ın stok sorunu olacak mı? Bölgede bu talebi karşılayacak kadar buğday var mı? Yoksa üretilmesi için ne tür çalışmalar yapıldı/yapılacak?

Bölgede çiftçilik yapan ve aynı zamanda volkanik bir dağ olan Karacadağ etrafında ki tarımsal veya tarımsal olmayan alanladra yetişen bitkilerin keşfi ile birlikte isimlendirilmesi ile ilgili çalışmaları da olan film yönetmeni. Yönetmen Sedat Kıran.

Konu hakkın görüşlerine başvurduğumuz Sedat Kıran, bölgede çiftçilik yapan ve aynı zamanda volkanik bir dağ olan Karacadağ etrafında ki tarımsal veya tarımsal olmayan alanladra yetişen bitkilerin keşfi ile birlikte isimlendirilmesi ile ilgili çalışmaları da olan bir film yönetmeni. Yönetmen Sedat Kıran sorularımıza şu şekilde cevap verdi; “Tarıma geçiş evresi ile birlikte üretilen ekmeğe benzer bir ekmeği THY yolcularına ikram ediyor. Göbeklitepe’de tarıma geçiş diye bilinen bir yaşam biçimi var. Tarıma geçişte ki en büyük etken halen yabani olarak Karacadağ’da yetişen yabani buğdaydır. Bu buğdayın ıslahı ile birlikte tarıma geçiş yapılmıştır. Göbekitepe’de bu buğday taşlarla öğütülürek, suya karıştırılarak farklı bitkilerin özlerinden ve tohumlarından bir ekmek çeşidi yapılmıştır. Bu buğday halen Karacadağ’ın eteklerin yabani olarak yetişiyor. Bu konuda yani genetik anlamda bir çalışma görmedim. Tarımda kullanılan kimyasallardan dolayı bu buğday çeşidi de yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya. THY özü nereden almıştır bilmiyorum ama yabani buğdayın özüne benzer bir karışım yaparak elde ettiğini düşünüyorum. Karacadağ’da ki Habitat’ın oldukça zengin olmasından dolayı bu buğday türü başka bir yerde yetişmemektedir.  Doğa’da 400 çeşit buğday türü var. Karacadağ’da yetişen ve adına Siyez  dediğimiz buğday türü dünyada kullanılan tüm buğdayların atasıdır. Göbeklitepe’de bu buğday türünün 12.000 yıl önce ki stokunu görebiliyoruz. Bu ne demek oluyor? Burada ki avcı toplayıcı topluluk besine ulaşmakta artık sıkıntı yaşamıyor. Burada yapılan arkeolojik çalışmalarda yabani buğday, yabani nohut ve baklagillere rastlandı. Bu bitkilerin işlendiği bir çok çanak ve çömleği görmekte mümkün. Göbeklitepe’de ki topluluk besin konusunda bir dönemden sonra sıkıntı yaşamıyor. Avcı ve toplayıcı olan bu topluluk besinleri depolayarak tarıma geçişe adım attığını görebiliyoruz. Avcı ve toplayıcı olan bu topluluğun gıdaya erişmede sıkıntı yaşamıyorlar. Besin anlamında sıkıntı yaşamadıkları için artık başka yaşamsal konulara ilgi ilgilenmeye başlıyorlar. Dönemin astrolojik olayları, yabani hayvanlar ve insanları öldükten sonra toprağa gömme gibi ritüelleri düşünmeye başlıyorlar.  Gıdaya erişimde sıkıntı yaşamadıkları yeni sosyalleşme alanları ve ritüeller keşfediyorlar. Ve bunu da Göbeklitepe’te gerçekleştiriyorlar.”

Bahse konu Karacadağ’da yetişen yabani Siyaz buğday hakkında yeterli akademik çalışmaların yapılmadığını da söyleyen Sedat Kıran, devamla şöyle “THY’in yaptığı uygulama dünyada bir ilk. THY bahse konu buğdayı ıslah edip yeni bir ekmek çeşidi mi yaptı bende bilemiyorum. Bir dönem Hacettepe Üniversitesi konu hakkında çalışmalar yaptı. Gerçekleştirilen çalıştay’a bende davet edildim. Ama başka bir üniversitenin bahse konu buğday hakkında çalışma yapıp yapmadığını da bilmiyorum.” dedi.

Neden bu kadar gizlilik?

     Bu kadar önemli bir keşfin neden gizli tutulduğu konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılabilir. Bunlardan bazıları:

     Ekmeğin yapısı, besin değeri ve üretim süreci hakkında daha detaylı bilimsel çalışmaların yapılması gerekebilir. Bu çalışmaların tamamlanmadan önce sonuçların kamuoyuyla paylaşılması, yanlış anlaşılmalara yol açabilir. Buğday çeşidi, üretim yöntemi gibi bazı bilgiler ticari sır olarak kabul edilebilir ve bu nedenle gizli tutuluyor olabilir. Keşfin dünya prömiyeri, THY uçuşunda yapılacak ve bu nedenle sürpriz unsurun korunması isteniyor olabilir.

Göbeklitepe’nin mirası ve geleceği

Göbeklitepe’nin ortaya çıkmasıyla birlikte, insanlığın tarımla olan ilişkisinin ve ekmeğin tarihteki öneminin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Bu yeni keşif, ekmeğin sadece bir besin değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel bir miras olduğunu bir kez daha gösteriyor.

22 Eylül’de yapılacak olan uçuş, bu konuda önemli bir dönüm noktası olacak. Dünyanın ilk ekmeğini tatma fırsatı bulan yolcular, tarihin bir parçası olmanın heyecanını yaşayacaklar.

Göbeklitepe’deki yeni keşif, hem arkeoloji hem de gastronomi dünyasında yeni bir çığır açıyor. Bu keşif, ekmeğin tarihini yeniden yazmamıza ve insanlık tarihinin daha derinlerine inmemize olanak tanıyacak.

İlk ekmekler nasıldı?

İlk ekmekler, mayanın keşfedilmesinden önce yapıldığı için kabarık değildi. Daha çok lapa veya kalın bir börek gibiydi. Buğday, arpa ve çavdar gibi tahılların yanı sıra yabani ot tohumları da kullanılıyordu. Ekmekler, sıcak taşlar üzerinde, közde veya basit fırınlarda pişiriliyordu.

İnsan ve ekmek ilişkisi

Tarımın icadıyla birlikte ekmek, insan hayatındaki en temel besin maddelerinden biri haline geldi. Ekmek paylaşımı, toplumsal bağları güçlendiren önemli bir etkinlikti. Birçok kültürde ekmek, bereket ve bollukla ilişkilendirilerek dini ritüellerde kullanıldı.

Zamanla ekmeğin değişimi

Zamanla ekmek yapımı, daha karmaşık hale geldi. Maya keşfedilmesiyle ekmekler kabarık ve lezzetli hale geldi. Farklı tahılların karıştırılması, baharatların eklenmesi ve pişirme tekniklerindeki gelişmeler, ekmeği bugün bildiğimiz çeşitliliğe kavuşturdu.

Özetle, ilk çağlarda ekmek, hayatta kalmak için temel bir ihtiyaçtı. Basit bir hamurdan ibaret olan bu ekmek, zamanla insanlığın gelişimiyle birlikte daha karmaşık ve lezzetli hale geldi. Ekmek, sadece bir besin değil, aynı zamanda kültürlerin, inançların ve toplumsal yaşamın bir parçası haline geldi.

EKOVİZYON DERGİ – ekovizyon.com.tr

Facebook Comments

POST A COMMENT.