Adı ‘Açık’ olan şirketin ‘kapalı’ çalışması kadar komik bir soru: Deepseek, ChatGPT’yi kopyaladı mı?
Yazan: Ümit Alan
Her ne kadar “adil kullanım” bahanesiyle bunları savuşturmaya çalışsa da OpenAI’ın, modellerini geliştirmek için dünyanın her yerinde, her dilde, her biçimde üretilen kaynakları sömürdüğü ortada. Bu ortamda “DeepSeek bizi kopyaladı” şikayetlerini nereye koymak lazım?
Bazen bazı şeyleri bir çocuğa anlatır gibi hatırlamak gerekir. Ancak bazı şeyleri de bir çocuğa anlatmak düşündüğünüzden daha zordur.
Geçen yıl ilkokul birinci sınıfa giden kızım, İstanbul’un fetih kutlamalarıyla ilgili billboardları görünce sordu: “Baba fetih ne demek?” Savaş gerçeğinin ayrıntılarına fazla girmeden, İstanbul’un daha önce başka bir devletin toprağı olduğunu, Fatih Sultan Mehmet’in bu durumu değiştirdiğini açıkladım. Kızımın o ana kadarki hayat bilgisiyle bu yeni bilgi çatıştı ve “İstanbul’u çalmış mıyız yani?” diye soruverdi. Köşeye sıkışmıştım. “Hayır” diye başladım ve o zaman dünyanın şartlarının farklı olduğunu, fetihler çağı olduğunu, bugünün gerçekleriyle anlayamayacağımızı, bir çocuğun anlayacağı basitlikte betimlemeye çalıştım.
Çok da başarılı değildim galiba. Çünkü sohbetin sonunda bazı şeyler hâlâ oturmamıştı. “Ya şimdi de birileri bizden İstanbul’u çalmak isterse?” final sorusu geldi. “Olmaz öyle şey, o devirler geçti, ileride konuşuruz bunları” diye savuşturdum.
OpenAI nasıl ve neden kuruldu?
Bir gün kızım, adında İngilizce “open” yani “açık” ifadesi olan bir şirketin neden yapay zekada kapalı kaynağı temsil ettiğini sorarsa onu da anlatmak zor olabilir.
Bir çocuğa anlatır gibi hatırlayalım. Yapay zekanın göz kamaştırıcı gündeminden bir an uzaklaşıp yaklaşık 110 ay öncesine gidiyoruz. Yani tam on yıl bile değil. 11 Aralık 2015’te San Francisco, Kaliforniya’da kâr amacı gütmeyen, insanlığa fayda sağlamayı amaçladığını belirten yeni bir yapay zeka araştırma şirketi kuruldu. Bağışçılar arasında o zamanlar Tesla ve SpaceX ile bilinen ve bambaşka bir imajı alan Elon Musk, Peter Thiel, Reid Hoffman gibi isimler, eş başkanlar arasında ise yine Elon Musk, Sam Altman, Ilya Sutskever gibi isimler vardı. Şirketin kuruluşunu müjdeleyen blog yazısının ilk paragrafı çok netti:
“OpenAI, kâr amacı gütmeyen bir yapay zeka araştırma şirketidir. Amacımız, dijital zekayı, finansal getiri elde etme ihtiyacıyla kısıtlanmadan, insanlığın tamamına en çok fayda sağlayacak şekilde ilerletmektir. Araştırmamız finansal yükümlülüklerden uzak olduğu için, olumlu insan etkisine daha iyi odaklanabiliriz.”
Amaca uygun şekilde hem kaynak kodları hem de araştırma aşamaları topluma açıktı. Bu, dileyen herkesin bu çalışmaları şeffaf biçimde izleyebileceği anlamına geliyordu. Zaten şirketin ismindeki İngilizce “Open” (açık) ifadesi de bunu simgeliyordu. 2018 yılının sonlarında ama liderlik mücadelesi diyelim ama başka çıkar çatışmaları diyelim Elon Musk, OpenAI’dan ayrıldı. Musk ayrıldıktan sonra da yapay zekanın insanlık için varoluşsal bir tehdit olduğunu söylemeye devam etti. Yine de yarıştan geri kalmamak için bir yapay zeka girişimi kurmayı ihmal etmedi.
Sözde insanlığın faydası için yürüyen bir çalışma
OpenAI ise belki başlangıç amaçları nedeniyle fazla dikkat çekmeden insanlığın bugüne kadar internete döktüğü tüm veriden yararlanarak yapay zeka çalışmalarına devam etti. Hikayesinde kafaları karıştıran ilk olay, 2019 yılında kâr amacı gütmeyen bir kuruluştan “sınırlandırılmış” kâr amacı güden bir kuruluşa dönüşmesi oldu. Yapay zeka çalışmalarının maliyetleri gerekçe gösterildi. Ancak üzerine bir de Microsoft ile ortaklık kurarak çalışanlarına da sermaye dağıtınca kafalar netleşti. OpenAI artık başlangıçtaki idealin uzağındaydı.
Şirketin herkesin gündemine girdiği ilk büyük olay, 2020’de büyük internet veri kümeleriyle eğitilmiş dil modeli olan ChatGPT 3’ü duyurması oldu. Asıl tartışmalar bundan sonra başladı. Böylesi etkileyici ve başarılı sonuç veren model nasıl yapılmıştı?
Yapay zeka felaket tellallığını kalkan yapmak
Bu aşamada yapay zekanın varoluşsal tehdit olduğu yeniden hatırlandı. Şirketin CEO’su Sam Altman bazı tehlikelerden ötürü kapalı kaynak stratejisinin en doğrusu olduğunu söylüyordu. Çünkü kapalı kaynak olduğunda, kaynak kodlara erişilemiyor ve böylece bu teknolojiyi kötüye kullanılacaklara malzeme verilmemiş oluyordu.
Bu nedenle OpenAI’ın devrim yaratan yeni dil modelleri kapalı kaynak olarak çıktı. Aynı günlerde teknoloji milyarderleri tarafından finanse edilen lobi kuruluşları, yapay zekanın varoluş tehlikesi olduğunu hatırlatıyor, regülasyonlar konusunda Beyaz Saray düzeyinde lobi faaliyeti yürütüyordu. Asıl amacın küçük oyuncuları bu aşamada oyuna sokmamak olduğu şüphesi de sıklıkla dillendiriliyordu.
Yapay zeka uzmanları, bilim insanları, gazeteciler, politikacılar ve sivil toplum temsilcilerinin aralarında olduğu 376 kişinin yapay zekanın riski hakkındaki ortak metni de bu faaliyetleri destekliyordu. Böylece OpenAI, kamuoyunu “kapalı kaynak” stratejisine biraz ikna etmiş gibi göründü. 2024 yılında META’nın ilk açık kaynaklı yapay zeka modeli Llama yayınlanınca bu konuda yine kafalar karıştı.
DeepSeek’in yarattığı şok
Çin menşeli DeepSeek’in 2023 Aralık ayında V3, 20 Ocak’ta ise R1 modellerini sunmasıyla birlikte dünyanın ağız birliği etmişcesine “Sputnik Anı” diye andığı olay gerçekleşince açık kaynak – kapalı kaynak tartışmaları da yeni bir boyut kazandı. Çünkü DeepSeek çok kısa bir sürede, iddiaya göre çok daha az işlem gücüyle OpenAI’ın en az o1 modeli kadar iyi bir performans sergiliyordu.
Gelişmiş çiplere ABD ambargosu nedeniyle erişemeyen Çin, anlaşılan o ki verimlilikte bir devrim yapmıştı. Üstelik DeepSeek’in modelleri açık kaynaklıydı. Yani OpenAI’ın sadece adında kalan açıklık ideali burada sabitti. Bu, dünyanın geri kalanına, “Alın tepe tepe kullanın, istediğiniz gibi değiştirip iş yapın” çağrısıydı.
Hâliyle paradigma değişti. ABD borsası çalkalandı, teknoloji devleri değer kaybetti vs. Çok konuşuldu; bunları hızla geçelim.
DeepSeek, ChatGPT’yi kopyaladı, öyle mi?
Buradan OpenAI’ın, “DeepSeek, ChatGPT’yi kopyaladı” iddialarına gelelim. Yapay zeka jargonunda “damıtma” denen bir işlem var. Daha büyük ve daha karmaşık bir modelin öğretmen hâline getirilip onunla daha küçük öğrenci modeli daha rafine bir şekilde eğitme sürecine deniyor.
OpenAI bu sürecin “uygunsuz” bir şekilde işletildiğinin farkındaymış ve dört koldan bunu araştırıyormuş. Hatta ABD hükümetiyle yakın bir şekilde çalışıyorlarmış. Kolay gelsin, ne diyelim. Eliniz değmişken, ChatGPT’nin “insanlık için en faydalı yapay zekayı geliştiriyoruz” iddiaları altında, o güne kadar internette üretilmiş hemen her şeyi eğitim verisine dönüştürmesini de araştırırsanız mutlu oluruz.
Halihazırda İngiltere’de yaptığınız bir başvuruda “telif hakkıyla korunan materyal olmadan ChatGPT gibi yapay zeka araçları oluşturmanın imkansız olduğunu” da itiraf etmiştiniz zaten.
Komediden trajediye doğru bir final
OpenAI’ın itirafları bir yana, taraf olduğu davalar da gündemde. The New York Times’ın 2023’ün son günlerinde OpenAI ve Microsoft’a açtığı dava biliniyor. Hatta bu dava, geçen haftalarda üç büyük yayıncı grubunun açtığı dava ile birleştirildi. Yazarların, müzisyenlerin açtığı davalar sürüyor. Associated Press, News Corp. ve Vox Media gibi anlaşma yoluna gidenler de diğer tarafta.
Her ne kadar “adil kullanım” bahanesiyle bunları savuşturmaya çalışsa da, OpenAI’ın, modellerini geliştirmek için dünyanın her yerinde, her dilde, her biçimde üretilen kaynakları sömürdüğü ortada. Böyle bir ortamda çıkıp da “DeepSeek bizi kopyaladı” diye ağlamak biraz değil, epey komik kaçıyor.
OpenAI’ın kâr amacı gütmeyen bir kuruluş, neredeyse bir vakıf gibi kurulup tüm bunları sinsice ve gizliden yaptığını da hatırlayınca, bu komedi hepimizi ilgilendiren bir trajediye dönüşüyor. Çocuk kafasıyla dümdüz bakarsak daha şirketin ismine bakınca acı acı bir gülme geliyor zaten.
Kaynak: Aposto
POST A COMMENT.